E-Dergi SEKTÖRLER HABERLER ÜRÜN TANITIMLARI TEKNİK YAZILAR DOSYALAR RÖPORTAJLAR BAŞARI HİKAYELERİ UZMAN GÖRÜŞÜ YAZARLAR FUARLAR ETKİNLİKLER PROFİLLER Editörden Künye YAYIN KURULU ARŞİV ABONELİK İLETİŞİM
Ali Özgür Bozkurt
Ali Özgür Bozkurt
o.bozkurt@farplas.com
Türkiye Plastik Enjeksiyon Kalıpçılığı Üzerine

“Kalıp üreterek ülke kalkınmasına destek olabilir miyiz?” sorusundan sonra bu iş kolu için Türkiye ve Dünya pazarı potansiyeline bakmamız, tek başına yeterli olmasa da, fotoğrafın netliğini arttıracaktır düşüncesindeyim. 

 
UKUB verilerine göre – ki bu verilerin net bir şekilde tutulması pek zordur- şu anda kalıp üretim sektöründe 400 Milyon$ seviyelerinde bulunduğumuz ortaya çıkıyor. Kalıpçılık sektörü 2020 hedefi 2 milyar $ olarak belirlenmiş. Yani 5 yıl içinde büyüme potansiyelimizin 5 kat olduğu düşünülüyor. Kabaca sektör potansiyeli ise 3,8 milyar $ seviyelerinde olduğu kabul edildiğinde de çarpıcı bir sonuç ortaya çıkıyor. 
 
Şu anda sektör olarak 100 işten, 89’ini kaybettiğimiz anlaşılıyor. 2020 hedefinin gerçekleştirilmesi durumunda bile 100 işten 52’ini alıyor oluyoruz. Yani pazarın yarısı hala boş görünüyor. 2023 yılı hedefleri düşünüldüğünde, yanı başımızdaki Avrupa’da kalıpçılık sektörünün hedeflediği ciro 35 milyar €, tüm dünya da ise 65 milyar € seviyelerinde tahmin ediliyor. 
 
Sonuç olarak; yurt içinde belli bir seviyeye geldikten sonra bile bizim potansiyelimizin 10 katı büyüklüğün bir pazar yanı başımızda bizi bekliyor. Rakamlara baktığımızda yatırım yapılması için hiçbir problem yokmuş gibi bir resim oluştuğu düşünülebilir ancak treni kaçırmamak için atmamız gereken bir çok adım, ve öncesinde değiştirmemiz gereken bir bakış açımız olduğu düşüncesindeyim.
 
Bir ülkede plastik enjeksiyon kalıbı sektörünün varlığı ve gücü konuşulurken; sadece toplam cironun analitik olarak değerlendirilmesi bizi yanıltabilir. Bu verilerin yanında o sektörde çalışanların işgücü, adedi, deneyimi, yetkinlikleri, liderlerinin kalitesi, altyapısı, teknoloji kullanabilme yetisi ve (belki de) örgütlenmesi de göz önünde bulundurulmalıdır. Cironun ve gelecek projeksiyonunun, hedef belirlemede yardımcı ancak atılacak adımların yanında pek de önemli olmadığını artık kabul etmemiz gerekmektedir.
 
Çünkü ciro, yukarıda belirttiğim olguların varlığıyla ortaya çıkan sonuçlardan sadece biridir. Yukarıdaki –ki bunlara eklemeler yapılabilir - olgular cironun sağlıklı biçimde artması ve sürdürülebilir olmasının teminatı olacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki 10 yıllara biçilen hedeflerin öncesinde belki de bu değerleri tartışmamız ve nasıl iyileştireceğimizin planını oluşturmak, hedeflenen cirolara ulaşabilmeyi sağlayacaktır. 
 
Geliştirmemiz Gereken Noktalarımız
Ülkemizde-birkaç teknik lise dışında- kalıpçılık üzerine eğitim verilen bir okul ya da üniversite bulunmamaktadır. Sanayinin temeli olan kalıp, genellikle üniversiteler tarafından pek de bilinmemekte; ne yazık ki konu üzerine yapılan çalışmalar da yeterli olmamaktadır. Üniversitelerimiz tarafından desteklenmeyen sektörlerin gelişimi çok yavaşlamaktadır. 
 
İşgücü yaratma sorumluluğu ana sanayilere, yan sanayilere ve ülkemizde sayısı çok az olan kalıpçılara bırakılmış izlenimi oluşmaktadır. Hatta biraz daha ileri gidersek, ülkemiz kalıpçılarında yetişen işgücü göz ardı edilebilecek ölçekte olmasının kabulü, belki de gerçek durumdan uzak bir yaklaşım olmayacaktır. Ziyaret ettiğimiz ve sohbet ettiğimiz tüm kalıpçıların ortak düşündüğü noktalardan birinin işgücü yetersizliği olduğunu söyleyebilirim.
 
Farklı alanlarda 4-5 yıl eğitim görmüş mühendis adayları, ancak kazara bu işe başlamışlarsa mesleki olarak gelişebilmekte; zor, ciddi bir teknik altyapı gerektiren ve aynı zamanda plastik bilimi, plastik enjeksiyon prosesi, plastik enjeksiyon makine teknolojisi gibi disiplinler arasında tutunabilirse yetişmekte ve katma değer yaratmaktadır. Ülkemizde bu konuda uzmanlaşmış teknik insanların sayısı çok ama çok azdır. Bu durum ise alttan gelen mühendis adayların yetişmesini engellemekte ve yavaşlatmaktadır. Sektördeki rol modellerin azlığı da ciddi bir problem olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle strateji oluşturmak zorlaşmaktadır.
 
Özetle, kalıp teknolojisi anlamında iç dinamiklerimiz, - potansiyelimize göre- katma değer yaratacak ve yoğun dış ilgi çekecek ölçüde kazançlar sağlamaya yeterli değildir. Dolayısıyla ayakta kalabilmenin ve sürdürülebilir bir gelişim sağlayacak ivmeyi yakalamanın tek yolu, devlet imkanlarının sektöre daha çok çekilmesi; gerçekçi, konuya hakim sektör liderleri ve ilgili bakanlıklarla birlikte bir “vizyon” belirlemesidir. Yanı sıra acilen bir “gelişim planı taslağı” ve “proje planı” oluşturmalıdır. 
 
Dünyanın kalıp sektörü gelişmiş olan tüm ülkelerinde kalıpçılar, devletleri tarafından desteklenmektedir. Finansal ve vergisel birçok avantaj sağlanmaktadır. Örneğin; Çin kalıpçılarının, dışsatım yaptığı tüm kalıplarda çok ciddi vergi avantajları bulunmaktadır. Kore kalıpçılarının neredeyse tümü, iç pazara çalışmakta ve son 15 yılda ortaya çıkardıkları Samsung, LG, Hyundai, Kia gibi markalarla paralel olarak büyümektedirler. Bu markalar öyle stratejik finansal ortam oluşturmaktadır ki, ister istemez ana sanayilere hizmet eden yan sanayiler büyük ölçüde Kore kalıpçıları dışında çalışacak kalıpçı bulamamaktadırlar.
 
Almanya, Fransa, İtalya ve Portekiz (belki bunlara Japonya’da eklenebilir.) gibi genelde Avrupa, Japonya, Kuzey Amerika ve Brezilya gibi marketlere hizmet veren kalıpçılar ise hem örgütsel güçleri hem devlet destekleri ve en başta belirttiğim yetkin işgücü ile yeni ve yüksek teknoloji kalıpları üretme alanında neredeyse tekel durumundadırlar. Eğer katma değeri yüksek parçalar üretecekseniz, ancak bu ülkelerin kalıpçılarıyla çalışarak riskleri minimize edebilirsiniz. Özetle; ülkeler bu noktada stratejilerini, ellerindeki potansiyele göre şekillendirmiş durumdadırlar ve çarklar da bu şekilde dönmektedir.
 
Tüm bu koşullar düşünüldüğünde, kalıpçılığın topraklarımızdaki durumunu biraz daha netleştirmiş olduk. Devletin -özellikle kalıpçılık anlamında- kalıpçılara olan ekonomik desteği yeterli görünmemektedir. Geleceğe dair strateji oluşturma anlamında ortak karar alma mekanizmaları tam anlamıyla verimli işletilememektedir. Dolayısıyla, zaten düşük kar marjlarıyla çalışan firmalar finansal sıkıntılar çekmekte, bunu gidermek içinse daha fazla iş almaktadırlar. Bu nedenle de kalıp ve dolayısıyla proje kalitesini de düşmektedir. 
 
Karar verici ve yol gösterici mekanizmaların -Sanayi Bakanlığı, UKUB, OEMler, yansanayiler v.b.- bu dal ile ilgili girişimleri beklenen seviyeden uzakta görünmektedir. Otomotiv zincirinin en önemli halkalarından biri olan kalıp, büyük oranda kendi kaderine bırakılmış bir görüntü sergilemektedir. Bu durum sürerse -ana sanayilerin fiyat baskısı altında- bu pazar, başka ülkelere kayacaktır (halen de kaymaktadır). 
 
Ülkemizin genç nüfusu ve işsizlik durumu göz önüne alındığında, dal ne olursa olsun, akılcı bir strateji, yaklaşım ve finansal desteklerle, sektörü ayağa kaldırma potansiyelimiz oldukça fazladır. Diğer gelişmiş ülkelerden -üretime dayalı sanayinin ön plana alınması dışında- hiçbir eksiğimiz yoktur. Bu konu da zaten başlı başına bir kilometre taşıdır. Bu olgu, ülke gelişiminin başlangıcı ve itici gücü olarak düşünülmelidir.
 
Hızla Atılması Gereken Adımlar
Bu sektöre hizmet veren tüm firmaların UKUB önderliğinde, daha odaklanmış biçimde örgütlenerek ve zaman kaybetmeden önce birbirleriyle; sonra devletle sıkı bir diyaloğa girmesi güzel bir başlangıç olabilir. Kalıpçılığın sektörel potansiyeli net bir biçimde tüm oyunculara anlatılmalı, ülkeye faydaları açık analizlerle ortaya koyulmalıdır. Devletin bu konuya eğilmesi için yapılan çalışmalar usanmadan, ısrarla sürdürülmelidir ve sonuç alınmalıdır. Bunun yanında UKUB’un özellikle küçük ve orta ölçekli kalıpçılara elle tutulur, gözle görülür faydalar sağlaması, kalıpçıların bu birliğe olan inancını pekiştirecektir. Türkiye’deki her bir kalıpçı, UKUB’a üye olduğunda bundan fayda sağlayacağını bilmelidir.
 
Örneğin; eğitimlerin arttırılması, nispeten kolay ulaşılabilir kredilerin sağlanması, kalıpçıların maliyetli satın alma kalemlerini bir çatı altında toplayarak, kalite ve maliyet verimliliği arttırılması sağlanabilir. Sektöre hizmet veren kalıpçı yan sanayilerinin satın alma hacimleri ne olursa olsun sınıflandırılmadan–makine, sıcak yolluk, çelik, standart elemanlar v.b.- iletişimi arttırılarak daha etkili bir sinerji yaratılabilir. Bu sinerji, sektöre yön veren ana sanayiler başta olmak üzere, yan sanayilerle de buluşturularak, yurtdışına giden işlerin geri dönmesini sağlayabilir. 
 
Tüm bunlardan yola çıkarak UKUB, öncelikle; topraklarımızdaki ana sanayi ve yan sanayi kalıp satınalıcılarıyla frekansı yüksek toplantılar yapmalıdır. Bu toplantılarda ise Türk kalıpçılarının tanıtımını yapmalı, yetkinlikleri konusunda bilgi vermelidir. Ve firmalarımızın yaratabilecekleri “değerler” konusunda da ikna etmelidirler. Bu özgüven kalıpçılarımızda vardır...
 
Paylaş Tweet Paylaş
3665 kez okundu
SEKTÖREL HABERLER
Avrasya’nın Tek Kalite Kontrol Fuarı Kalite’24 Fuarı Geliyor!
09-12 Ekim 2024 tarihlerinde, İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek olan "13. Kontrol, Otomotiv, Havacılık ve Uzay Teknolojileri Test Ekipmanları, Metroloji ve Endüstriyel Yazılım Fuarı" için hazır mısınız?& DEVAMI...
Alınan Karar İhracat Rekabetçiliğinin Korunması Açısından Kritik Öneme Sahip!
Otomotiv Sanayii Derneği, “Türkiye-Birleşik Krallık Serbest Ticaret Anlaşması Ortak Komitesi’nin, Elektrikli Araçların Menşe Kurallarına İlişkin Geçiş Süreci Uzatma Kararı”nı değerlendirdi.  &nbs DEVAMI...
Dünyanın Önde Gelen İhtisas Fuarları Wire 2024 ve Tube 2024 15 - 19 Nisan 2024 Tarihinde Kapılarını Açacak
İklim değişikliğinden kaynak kıtlığına, enerji geçişinden fiber optik yayılmaya kadar – çözüm bekleyen pek çok zorluk var. Bu çözümler sadece tel, kablo ve boru endüstrileri sayesinde DEVAMI...
Mitsubishi Electric Türkiye Robot Yatırımları Zirvesi’nde Yenilikçi Otomasyon Çözümlerini Paylaştı
Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri, 20-23 Aralık tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilen Robot Yatırımları Zirvesi ve Sergisi’nde yenilikçi otomasyon sistemlerini tanı DEVAMI...
Türkiye’de Yüzey Doku Mühendisliğinde İlke İmza Atıyor
voestalpine High Performance Metal Türkiye, ülkemizdeki ilk ve tek çelik, ısıl işlem, desen ve PVD kaplama sağlayıcısı konumunu her geçen gün güçlendiriyor. Şirket, Eschmann Textures markasıyla Tü DEVAMI...
Plastik Sektörü Geri Dönüşümde Küresel Güç Olmayı Hedefliyor
Doğrudan ve dolaylı 15 milyar dolarlık ihracatla, Türkiye’nin en fazla ihracat yapan sanayi kollarından biri olan plastik sektörü, geri dönüşümdeki pazar payını artırmayı hedefliyor. Geri dönüş&uu DEVAMI...
Makine İhracatı 2023’te Yüzde 11 Artışla 28 Milyar Doları Aştı
Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından açıklanan konsolide verilere göre, 2023 yılı sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 28,1 milyar dolar oldu. Dünya makine i DEVAMI...
EFSİAD Genel Üye Toplantısını Gerçekleştirdi
5 Ocak 2024 tarihinde Crowne Plaza Oteli Kurtköy Pendik-İstanbul ‘da yoğun üye katılımıyla EFSİAD bir araya geldi. “Geleceğin yakıtı hidrojen ve Endüstriyel fırınlarda Kullanımı” konusunda Kanada’da yaşa DEVAMI...
Vega Makina’dan Yerli İmalat İçin 100 Milyon TL’lik Tesis Yatırımı Atağı
Tüm sektörlerde yer alan sanayi kuruluşlarına kaynak teknolojileri konusunda hizmet veren Vega Makina, yerli üretim hedefleri doğrultusunda 100 milyon TL yatırımla ilk tesisini kurmak için çalışmalara başladı. 2023 DEVAMI...
TOS+H Expo 2024 – 5. Türk İş Güvenliği ve Sağlığı İhtisas Fuarı – „İstanbul Sanayi Odası“ ile Başarılı İşbirliği Devam Ediyor
Başarılı geçen TOS+H Expo 2022’nin ardından Messe Düsseldorf ile yerel ortakları Tezulaş Fuar ve İstanbul Sanayi Odası (İSO) başarıya giden yolda ilerlemeye devam ediyor.     TOS+H Expo, 2 – 4 Mayıs 2024 ta DEVAMI...
En Çok Okunanlar Son Eklenenler
YAYIN AKIŞI
FACEBOOK
TWITTER
INSTAGRAM