Enver Selçuk KARAATA
Sabancı Üniversitesi
Özet:
İnovasyon-yenilik-yenileşim kelimesinin çok kısa tanımı sosyal ve ekonomik iyileşmeye değer katan yenilik şeklinde yapılabilir. Araştırmalara göre inovasyon iş gücü ve toplam faktör verimliliği üzerine katkıda bulunmakta, aynı zamanda istihdam kapasitesini pozitif yönde etkileyerek bir ülkenin refah düzeyine katkıda bulunmaktadır. İnovasyonla ilgili gündemde bulunan önemli araştırma alanlarından birisi de inovasyon yönetiminin etkin bir biçimde gerçekleşebilmesi için ihtiyaç duyulan performans analizidir. Özellikle ülke düzeyinde inovasyon performansının analiz edilmesi amacıyla yeni metotlar ve yeni teknikler üzerinde önemli çalışmalar geliştirilme aşamasındadır. Bu bağlamda en önemli çalışmalardan biri OECD ve Avrupa Komisyonu’nun ortak çalışmasıyla gerçekleştirilen Oslo Kılavuzu’dur.
1992’den bu yana üçüncü sürüm olan güncel Kılavuz 2005 yılında yayımlanmıştır, inovasyon tanımlanması ve ölçümüne dair standartları ortaya koymayı amaç edinmiştir. Çok sayıda ülke kılavuzda sunulan genel ilke ve prensipler çerçevesinde coğrafi sınırları içinde bulunan girişimlerle/işletmelerle inovasyon anketi düzenlemektedir. Türkiye İstatistik Kurumu da Oslo Kılavuzu’nda belirlenmiş standartlar doğrultusunda bir inovasyon anketini Türkiye’de yerleşik işletmelere uygulamaktadır. OECD ve Avrupa Komisyonu tarafından gerçekleştirilen inovasyon ölçüm çalışmalarının yanında Dünya Bankası, INSEAD, the Economist Intelligence Unit, Fraunhofer Enstitüsü gibi kurumlar da inovasyon anketleri yürütmekte, inovasyon performansını ölçüm sistemleri geliştirmektedir. Bu çalışma ismini sıraladığımız kurumların çalışmalarına ışık tutmakta, özellikle de OECD’nin inovasyon ölçümünde geliştirdiği yeni bakış açısını merkeze alarak bir değerlendirme sunmaktadır.
1. Giriş
İnovasyon sosyal ve ekonomik katma değer yaratan yenilik anlamını taşıyan Latince kökenli bir kelimedir. Çalışmamızda inovasyonu, yenilik ve yenileşim kelimeleriyle aynı anlamı taşıyacak biçimde kullanmaktayız. İnovasyon performansının ölçümüne ilişkin çeşitli çalışmalar mevcuttur. Performans ölçümüne ilişkin detaylı çalışmalar yapan kurumlardan birisi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’dır (OECD). OECD ve Avrupa Komisyonu bir ortak girişimle ilki 1992 yılında, üçüncü sürümü de 2005 yılında yayımlanan bir kılavuz hazırlamışlardır. Oslo Kılavuzu olarak adlandırılan bu rehber, inovasyonun tanımlanması ve ölçümüne ilişkin standartları ortaya koymak hedefini gütmüştür. Çok sayıda ülke Oslo Kılavuzu’nda ortaya konan yapıyı kabul etmiştir. Ülkeler kendi özellerinde yürüttükleri inovasyon anket çalışmalarını da bu kılavuzla birlikte yapılanan anketlere uygun şekilde
kurgulamıştır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’de Oslo Kılavuzunu referans alarak 3 yıllık dönemleri kapsayacak biçimde inovasyon anketlerini Türkiye’de uygulamaktadır. Yeniliğin yanı sıra Ar-Ge performansının da analizi TÜİK’in anket yaptığı çalışma başlıklarından biridir.
Bu çalışmamızda inovasyonun ölçümü hakkında taranan yazından bir derleme sunulmaktadır. Amacımız özellikle OECD’nin yaklaşımı paralelinde inovasyon performansının ölçümü için dikkate alınan yaklaşımları ve yaklaşımlarda kullanılan ölçütleri ortaya koyabilmektir. OECD’nin yanı sıra Avrupa Birliği, INSEAD, The Economist Intelligence Unit, Dünya Bankası gibi kuruluşların da aynı bağlamda sürdürdükleri analizlere yer verilmektedir. Dikkate alınan analizler doğrudan firma düzeyindeki çalışmaları değil de, firmalardan elde edilen veriler sonucunda ülkelerin inovasyon performanslarını ortaya koymaktadır.
İçerikte değindiğimiz konu başlıkları; inovasyon performansının ölçümünde yaşanan evreler, inovasyon anketlerine tarihsel bir bakış ve ölçümlemeye ilişkin bugün kullanılan yaklaşımlar, Oslo Kılavuzu’nun inovasyonun ölçümüne ilişkin bakış açısı, Avrupa Birliği’nin inovasyon ölçümü için kullandığı araçlar, The Economist, INSEAD, Dünya Bankası gibi bazı kurumların performans ölçümünde kullandığı teknikler, OECD’nin ölçümle ilgili geliştirdiği yeni bakış açısı olarak dile getirilebilir.
2. İnovasyon Performansının Ölçümünde Yaşanan Evreler
Stone v.d. (2008)’e göre inovasyon karmaşık, doğrusal olmayan (non-linear), çok boyutlu ve sonuçlarının tahmin edilmesi güç olan bir süreçtir. İnovasyonun bünyesinde var olan bütünselliği ortaya koyabilecek, onun özelliklerini tanımlayabilecek tek başına bir ölçüt bulunmamaktadır. Bu gerçeğin ötesinde, inovasyonun kritik parçalarından bir olan bilginin (knowledge)’de doğrudan ve tam manasıyla ölçümü olası değildir. Belirtilen güçlüklerin yanında, araştırmacılar süreçleriyle ve sonuçlarıyla beraber inovasyonu ölçülebilir kılmak için doğru bir göstergenin arayışı içindedir. Stone v.d. (2008), Milberg ve Vonortas’ın analizine dayanarak bu konudaki tarihsel gelişmeyi ortaya koymaktadır. Milberg ve Vonortas’a göre inovasyonu ölçebilmek adına ortaya konan kıstaslar birkaç evreye ayrılabilir:
Birinci evre inovasyon için odaklanılan girdi olarak Ar-Ge yatırımlarını ve benzeri diğer yatırım kalemlerini dikkate alır.
İkinci evre bilim ve teknoloji faaliyetleri sonucunda elde edilen ara çıktılara odaklanmıştır.
Üçüncü evre daha da zengin inovasyon göstergelerini ve endekslerini dikkate almakta ve kamuya açık verilerle bütünleştirilen anket-araştırma sonuçlarına odaklanmaktadır.
Dördüncü evrede ise süreç göstergeleri ön plana çıkmaktadır.
Sözü edilen evrelerin daha ayrıntılı bir biçimde ifade edilişini aşağıdaki tablodan izlemek mümkündür:
3. İnovasyon Anketlerine Özet Bir Tarihsel Bakış ve Ölçümlemeye İlişkin Yaklaşımlar
İnovasyon anketlerine ilişkin araştırmaların ilki British Association for the Advancement of Science adlı kurum için 1950’li yıllarda gerçekleştirilmiştir. 1960’lı yıllarda ABD’de National Science Foundation, 1970’lerde University of Sussex bünyesindeki SPRU, 1980’lerde Almanya’da University of Munich bünyesinde anket çalışmaları yapılmıştır. Ardından Kanada, Fransa, İtalya gibi ülkelerde pilot projeler gerçekleştirilmiştir. OECD ve Eurostat (AB İstatistik Ofisi) arasındaki ortak bir girişimle inovasyon anket çalışmaları resmi kimlik kazanmış ve standardize edilmiş; sonunda da Oslo Kılavuzu isimli çalışma altında bütünleştirilmiştir. Kılavuzun ilk sürümü 1992,ikincisi 1996, üçüncüsü ise 2005 yılına aittir.
Bugün çok sayıda ülke inovasyon anketi uygulamaktadır. Avrupa’da Topluluk İnovasyon Anketleri (TİA, Community Innovation Survey) düzenli aralıklarla yapılmaktadır. En güncel anket çalışmaları üç yıllık bir dönemi kapsayacak biçimde tasarlanmıştır. Hem imalat sektörü, hem de hizmetler sektörü anket çalışmalarının kapsamı içindedir. Topluluk İnovasyon Anketleri tüm AB ülkelerinde uygulanmakta, hatta bölgesel düzeye dahi inmektedir.
Her ülkenin anket sorularında farklılıklar olabilmektedir. Topluluk İnovasyon Anketleri dışında bir uygulamayla bazı sektörler için özel anket çalışmaları da yapılmaktadır. Hollanda’da tarım sektörü, Kanada’da inşaat sektörü gibi. Almanya’da yerleşik olan Fraunhofer Enstitüsü yönetiminde imalat sanayinde inovasyon konulu uluslararası bir anket çalışması da ülke düzeyi dışındaki araştırmalara örnekler arasında sayılabilir. Bu çalışmanın bazı dönemlerinde Türkiye de katılımcı ülkeler arasında yer almıştır. 2001 yılında Oslo Kılavuzu’nun Latin Amerika sürümü hazırlanmıştır. Bogota Kılavuzu adı verilen çalışma daha çok içselleştirme kapasitesi (absorption capacity), teknolojik yetenekler ve inovasyon çalışmaları üzerinde durmaktadır.
Genel olarak bir değerlendirme yapıldığında inovasyonun ölçümünde iki yaklaşım dikkat çeker (Stone v.d., 2008). Bunlar; 1. Makro (Aggregate) Endeks ve 2. Parasal Büyüklük Haline Getirme Yaklaşımı’dır.
Makro endeks yaklaşımına göre bazı göstergeler seçilerek bir araya getirilir ve genel bir inovasyon notu hesap edilir. Parasal büyüklük yaklaşımına göre inovasyon faaliyetlerinin belirli bir para birimi karşılığı ortaya konur. Her iki yaklaşımın da güçlü ve zayıf yönleri bulunmaktadır. Biz daha çok kullanılan makro endeks yaklaşımına dair özet bilgi sunacağız. Bu yaklaşım sıklıkla bir ülkenin veya AB gibi siyasi bir Birliğin inovasyon performansının değerlendirilmesinde kullanılır. Yaklaşımın odaklandığı alan inovasyon sürecinin anlaşılması ve inovasyonda kritik öneme sahip olan etmenlerin belirlenmesidir. Kamu yönetimleri, politika yapan kesim ve reel sektör örgütleri inovasyonun önemi hakkında daha üst düzeyde farkındalık sahibi oldukça, inovasyonun ölçümü daha da önemli hale gelmiştir. AB’nin Avrupa İnovasyon Karnesi (European Innovation Scoreboard) AB ülkelerini, AB’ye aday ülkeleri, Çin, Japonya, İsviçre ve ABD gibi ülkelerle inovasyon performansı konusunda karşılaştırma olanağı sunmaktadır. INSEAD ise Küresel İnovasyon Endeksi (Global Innovation Index) ile ülkeler arasında bir karşılaştırma yapmaktadır. AB’nin Topluluk İnovasyon Anketi de bu yaklaşımı özümsemiştir. Stone vd (2008)’e göre inovasyon endekslerini hesaplamak amacıyla kullanılan faktörler aşağıdaki şekilde gösterilmektedir.
Makro endeksler ülkeler için kullanıldığı gibi ülkelerden daha küçük coğrafyalar için de kullanım alanı bulmaktadır; Massachusetts İnovasyon Ekonomisi Endeksi bir örnek olarak sunulabilir. Kanada Alberta Eyaleti ve Belçika’daki Flanders bölgesinde bölgesel inovasyon endeksleri hesaplarını kullanmaktadır. Türkiye’ye baktığımızda İzmir Yenilik adlı projede İzmir’in Ar-Ge ve inovasyon altyapısının analizi yapılmakta, ardından da bir eylem planı hazırlığının sürdüğü bilinmektedir. Makro endeksler firma düzeyinde inovasyon performansının ölçümü amacıyla da kullanılmaktadır. Micheal Porter tarafından geliştirilen elmas küme modeli niteliksel verilere odaklanarak firma düzeyinde inovasyonun nasıl ölçüleceğini tanımlamaktadır.
İnovasyonu anlamak için kullanılan bir araç olarak bakıldığında, makro endeksler dar kapsamda uygulamalar için geçerli görünmektedir. Endeksin olumlu özellikleri arasında inovasyon unsurlarına ilişkin geniş çapta verileri topluyor olması gösterilebilir. Olumsuz taraflarından biri ise sınırlı miktarda finansal veriye dair bilgi toplayabilmesidir. Veri toplamadaki ana odak konusu niteliksel boyutla sınırlı kalmaktadır. Bu endeksler korelasyon analizlerine dayanmakta, nedensellik (causality) tarafı ise eksik görülmektedir (Stone v.d., 2008).