7. Ulusal Kalıpçılık Zirvesi Gerçekleştirildi
Dünyamız Hızla Değişiyor, Sanayi Değişiyor, Her Şeyden Önemlisi İnsan Değişiyor.
Gelişmiş ülkeler yaptıkları araştırmalarla, sürekli değişen ve gelişen teknolojinin insan ve toplum üzerine etkilerinin neler olacağına dair öngörüde bulunup, gelişmeye devam edebilmek için yeni stratejiler geliştiriyorlar.
Yapılan bilimsel araştırmalara göre dünyayı değiştirecek en önemli teknolojik gelişmelerin şunlar olduğu söyleniyor:
• Bulut teknolojisi
• Mobilite teknolojileri
• Data mining (veri madenciliği), veri ticareti
• Sosyal medya
• Yapay zeka teknolojileri
Bu teknolojik gelişmeler, 4. Sanayi devriminin de altyapısını oluşturan Dijital Teknolojiler olarak karşımıza çıkıyor.
Pekiyi bizler bu değişime hazır mıyız?
Bazı ülkeler, dijitalleşen sanayi ortamında çalışacak gelecek nesil insanların eğitilmesine yönelik yeni eğitim programları oluşturup uygulamaya geçtiler bile. Ancak;
Bu noktada iki soruya cevap vermemiz gerekiyor:
Değişen teknolojiye uygun insan mı yetiştirmeliyiz?
Yoksa değişen insana uygun teknolojiler mi geliştirmeliyiz?
Aslında her iki soruya da evet cevabı vermek durumundayız.
Bizler bilimi kullanarak bilinmeyen gerçekleri keşfediyor ve öğreniyoruz, teknoloji ile de bu bilgileri ihtiyaçlarımıza göre değiştiriyor ve dönüştürüyoruz.
Buradan şu sonucu çıkarabiliriz:
Bilim ve teknoloji, hem birbirini tamamlıyor, hem de biri diğerinin gelişimine yardım ediyor.
Görüldüğü üzere, bilim ve teknolojinin odak noktasında “insan” yer almakta. Bu bakımdan, bilim ve teknolojinin; insanın var olmasıyla birlikte başladığını da söyleyebiliriz.
Sanayi Devrimi olarak nitelenen ilk büyük değişim, buhar gücünün insan ve hayvan gücünün yerini almasıyla Rönesans Dönemi’nde başlamış, bu değişimi FORD ile 2., Toyota ile 3. Sanayi Devrimleri izlemiştir.
Derken “bilgi” yoğunluklu yeni bir sanayi devrimi;
“değişim, dönüşüm ve gelişim” açısından tarihin en zirve noktasına ulaşmış olan “Dijitalleşme teknolojileri”,
4. Sanayi Devrimi olarak dünyayı değiştirmeye başlamıştır.
Şurası bir gerçek ki bilim ve teknolojide “en zirve nokta” ya da “son nokta” diye bir kavram yoktur.
Aksi takdirde; değişim, dönüşüm ve gelişimden bahsetmemiz de mümkün olamaz.
Bilimin desteklediği teknoloji; 10, 20, 30 yıl sonra günümüz şartlarına göre gelişmişlik açısından çok daha farklı yerlerde olacaktır.
Teknoloji geliştikçe de, ekonomi, kültür, iletişim ve ulaşım alanlarında insanları etkileyen önemli değişimler ortaya çıkmaya devam edecektir.
Dünya nüfusunun artması ve artan nüfusun; kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, diğer toplumlarla iletişim kurma ihtiyacı, iletişim teknolojilerinin de hızlı bir şekilde gelişmesinde etkili olmuştur.
İletişim teknolojilerinin gelişmesiyle toplumlar arası sosyal ve kültürel ilişkiler kurulmuş ve coğrafi mesafeler azalmıştır.
Bu durum aynı zamanda, insanları ve toplumları doğrudan etkileyen “küreselleşme” sürecini de başlatmıştır.
Günümüzde, bulut ve mobil teknolojiler sayesinde müthiş bir hızla küresel dolaşımda olan Dijitalleşmiş Bilgi, ekonomi ve üretimde en önemli sermayemiz haline gelmiştir.
Bu sayede artık daha hızlı, daha kaliteli ve daha ucuz üretim yapabilmekteyiz ancak bu durum, teknolojinin insan ve toplumu tek başına değiştiren ana unsur olduğu anlamına gelmez.
Basit birkaç örnek vermek gerekirse;
insanlar sosyal yönden gelişme göstermeselerdi ya da sosyal yapı iletişime ihtiyaç duyulacak kadar gelişmeseydi telefon acaba icat edilir miydi?
İlk sanayi devriminden bu yana gitgide kirlettiğimiz dünyada emisyon sorunları ortaya çıkmasa, bugün temiz enerji üreten ve kullanan sistemlerin geliştirilmesine ihtiyaç duyulur muydu acaba?
Bir bakıma teknoloji, insan denetiminin dışında, kendi yörüngesinde hareket ederek te insan hayatının işleyişini değiştirmekte ve biçimlendirmektedir.
Felsefi anlamda bu durum “teknolojik determinizm” olarak tanımlanmıştır.Determinizm, en yalın ifadeyle şunu söylüyor: “kıyıya vurmadıkları sürece balıklar suyun farkında değildirler”.
Determinizme göre insanlar teknolojiyi ancak sonuçlarını gördükten sonra anlayabilirler. İnsanlar teknolojinin gücünün farkında değillerdir. Teknolojiyi kendilerinin yönettiklerini zannetmektedirler ama aksine teknoloji insanları kendi yörüngesinde yürütmekte ve kontrol etmektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Teknolojinin esiri olmamak için önce onu keşfetmeli,
kontrol altına almalı, geliştirmeli ve nimetlerinden yararlanmalıyız.